Yazara Özgü Dil ve Anlatım Özellikleri Ne Demek?
İzmir’de bir sabah uyandım, ilk işim tabii ki sabah kahvemi alıp balkonuma oturmak. Hava güzel, kuşlar cıvıldıyor, ama aklımda bir tek şey var: “Yazara özgü dil ve anlatım özellikleri ne demek?” Hayatımın en derin sorusu bu olabilir mi? O zaman şöyle bir açalım bakalım, bu yazarlık meselesi neymiş, ne demekmiş? Kafamda deli sorular…
Yazarlar Nedir, Neden Varlar?
Yazarlara bir bakış açısı geliştirerek başlayalım. Düşünün, bir kahve içiyorsunuz, karşınızda biri duruyor, gözlükleri var, arada bir kağıt kalemle çizimler yapıyor, ama esasen her şeyin “belirli bir tarzda anlatılabilir” olduğuna inanıyor. Yani, yazar denen bu insan, her olayı anlatırken tıpkı bir ressam gibi kelimeleriyle tablonun her köşesini boyar.
Bir bakıma, yazara özgü dil ve anlatım özellikleri, yazarı yazan her şeyin, en basit cümleye kadar, ona ait olan bir işaret, bir parmak izi gibi düşünün. Bunu anlamanın yolu da basit: Okuduğunuz yazıyı bir daha okuduğunuzda, “Haa! Bu yazarın tarzı” demeniz gerekecek.
Yani kısacası, yazara özgü dil ve anlatım özellikleri, yazının sadece içerik değil, o içeriklerin nasıl bir şekilde ve hangi duygu haliyle aktarılacağıyla ilgili bir durum.
Yazarın Dilini Nasıl Anlarsınız?
İzmir sokaklarında dolaşırken bir arkadaşım bana diyor ki: “Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Ne çok laf salatası yapıyorsun!” Hah! İşte tam olarak yazara özgü dil ve anlatım özelliklerini anlamanın püf noktalarından biri: Kelimeleri ve cümleleri nasıl kullandığınız. Kısa bir örnek vereyim:
> “Çalıştım, bir şeyler okudum, sonra biraz kafa dağıtıp uyudum.”
> “Bugün hayatımda en çok düşündüğüm şey, dün gece neden bir çorba içmem gerektiği oldu.”
İlk cümleyle diğerini karşılaştırdığınızda farkı hemen anlarsınız, değil mi? Sadece “çalışmak” ve “okumak” gibi eylemlerle yazılacak bir yazı, çok daha zengin ve ilginç hale gelebilir. O yüzden, yazarların kelimelere nasıl biçim verdiğini, anlatımlarını nasıl şekillendirdiğini dikkatle izlerseniz, dilin o büyüsünü daha iyi keşfetmiş olursunuz.
Komik Bir Diyalogla Dilin Gücünü Keşfetmek
Bazen dilin gücünü keşfetmek için bir diyalog bile yeterlidir. İşte bir örnek:
—
Burak: “Sen yazarlıkta neyi hedefliyorsun?”
Ben: “Valla bir dünya kurmak istiyorum ama kimseyi üzmeden. Nasıl diyeyim, sanırım bir dizi karakteri yaratıp onlara benim özelliklerimi yükleyip sonrasında onlarla ilgili roman yazmak istiyorum.”
Burak: “Yani bir tür hayatını yazacaksın?”
Ben: “Evet, ama bu hayat ne kadar absürd olursa olsun, her şey ‘normalmiş’ gibi aktarılacak.”
—
İşte burada da, yazarın dilinin özgünlüğü devreye giriyor. Birçok kişi, cümleleri olduğu gibi yazıp geçer. Ancak yazara özgü dil ve anlatım özellikleri, o sıradan cümleleri bir anlam kazandırmakla kalmaz, bambaşka bir boyuta taşır.
Yazara Özgü Anlatım: İç Sesin Gücü
Bir yazarın anlatımı, bazen o kadar güçlüdür ki, okur, yazdığı cümleyi sadece bir anlatım olarak değil, bir içsel monolog gibi de hisseder. Tıpkı şunu okurken gibi:
> “Görünüşe göre hayat bir okyanus. Ama neden hiç balık göremiyorum? Belki de denizin derinliklerinde kaybolmuşumdur, kim bilir?”
İç sesin gücü burada devreye giriyor. Yazar, okuyucuyu o kadar içine çeker ki, okunan kelimeler sadece birer işaret değil, okurun kafasında yankı uyandıran birer düşünceye dönüşür.
Sonuç: Yazara Özgü Dil ve Anlatım Özellikleri Bir Sanattır
Bundan sonra her bir yazıyı okurken, yazara özgü dil ve anlatım özelliklerini biraz daha dikkatli inceleyeceksiniz. Yazarlar her zaman kendilerini farklı biçimlerde ifade ederler. Kimi kısa cümleler, kimi ise uzun ve karmaşık paragraflarla anlatır. Ama her bir anlatım, yazarın dünyasına özgüdür. O yüzden bu işin içinde biraz mizah, biraz derinlik, biraz da gerçeklik bulunur.
Kendimi yazarken düşündüm, belki de yazara özgü dil ve anlatım özellikleri, en nihayetinde insanın dünyayı kendi filtresinden görme şeklidir. İşte bunu bulduğumda, yazarlık işine tam olarak odaklanabilirim diye düşünüyorum. Kim bilir, belki bir gün bir roman yazarsam, her şey daha netleşir!